Bu Yazıyı Yazdır

İzmirli yazar Zeynep BATIMOR’un kaleminden...GÜNÜMÜZDEKİ KADINLAR HAKLARI…
  İzmirli yazar Zeynep BATIMOR’un kaleminden… GÜNÜMÜZDEKİ KADINLAR HAKLARI… Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması, 1930’larda, Türkiye Cumhuriyetinde kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade eder. Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrimlerinden birisidir. 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanununda yapılan yasa değişikliği ile tanındı. Günümüzde baktığımızda tıpkı karanlık çağlara, yani cahiliye devri Arap yarımadasında yaşanan ve Orta çağ Avrupa'sı ve dünyada yaşanmış, kadınları o zamanki adının yok sayıldığı, lanetli bir varlık gibi görüldüğü, evlerine kapatılıp kuluçka makine misali, çocuk doğuran, kocasının eğlence Aracı istediğinde döven, söven istediğinde seven, egolarını tatmin eden, Erkeklerin oyuncağı haline getirilmek istenildiği oldukları görülmektedir. Kadınlarımız bunun hala farkına varmıyor olması çok vahim çok acıdır! Bunu da ancak dini kullanarak, onların iman gücünü sınayarak, korkutarak yapmış olmaları çok daha vahimdir! Yüce Allah Kitabımız; Kuran- Kerim'de Ayetlerini kendi çıkarları için yorumlayan, insanların çoğalmış olduğunu ve uydurma hadislerle sanki kadın sadece evinde kapatılıp, erkeğine hizmet eden cariye misali, onları kendi araçları malı olduğunu göstermeye çalışmaktadır. İleri demokrasi denildiğinde kadınları da erkeler kadar aynı safhada her alanda yer aldığı görülmektedir. Seçme seçilme hakkın sağlayan Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınlarına verdiği önemi bir kez daha göstermiş oldu. Zira kadınlarımız her alanda var oldukça, ülkenin ileri medeniyetler sınıfına ve hatta daha fazla söz sahibi olarak, ülkenin ilerlemesinden büyük payın kadınların olduğunu ortaya koymuştur. Bu alanlar gerek, ülkeyi yönetmek için T.B.M.M çatısı altında, milletvekili, bakan, Başbakan, T.S.K ordunun çatısı altında da, subay- astsubay,  uzmanlar olarak,  görev yapmalarının uygun olduğunu, ülkenin gelişmesinde çok büyük rol oynadığını göstermektedir. Kadınlar ülkenin kalkınmasında, en büyük temel taşlarından biri olduğunu aksi takdirde, temeli sağlam olmayan bir binanın nasıl çökeceği gibi, ülkenin de durumu a olmayacaktır. Genel ya da yerel alanlarında, kadınların, gerek belediye başkanı, gerek, muhtar ve diğer kurumlarda yerlerini bulmaları, söz haklarına sahip olmaları gerekmektedir. Ve bunun ülkemiz için çok daha yararlı olacaktır. Ülkemizin ilerlemesini istemeyen, dış güçlerin bir oyunu olarak, Türk kimliğinin ortadan kalktığı takdirde, kadının köleleştirerek, evine kapılıp söz hakkına sahip olmaları engellemek için dini kullanmak istenilmiştir ve bunu da, üzülerek görüyorum. Günümüzde her geçen gün artarak ilerlemektedir. En vahim olanı da, kadınlarımızın bunu nasıl çabucak kabullenmiş olmasıdır! Yüce Rabbim, kadınların gücünün sadece manevi gücü sahip olmadığı, aynı zamanda aklı ve fiziki gücünün de var olduğunu bildirmektedir. Bunu da doğumla ispatlanmıştır. Bir kadın doğum esnasındaki sancıyı -acıyı bir erkeğe yüklendiğinin de dayanaklığını ölçmek gerektiğinde, erkeğin bu acıya dayanmayarak can verdiği söylemler arasındadır. Ey Kadın milleti! Bizim ne kadar manevi gücümüz var olduğu gibi, fiziki akıl gücümüzde erkelerden daha kuvvetlidir. Bunun bilincinde olmanız yeterli olacak ve farklılığınızı bileceksiniz. Öyle, sadece hizmet ederek, çocuk doğurarak, ağlayarak, sızlayarak, dövünerek haklarınız elde edemezsiniz. Biz Yüce Rabbim en değerli varlıklarıyız. En az erkekler kadar hakka sahibiz. Ve bu bizim en doğal haklarımızdır. Artık kendimize gelmenin zamanı geçmeden tıpkı, Kurtuluş Savaşındaki kahraman Türk kadınları gibi, erkekleri cephede, onlara; sırtında bebeleri ile kucağında mermi taşıyarak, kurtardıkları kutsal emaneti olan, vatan topraklarının bölünmezliği sağladıkları ve bu her şeyini verdikleri, şehit olduklarını nasıl unutabiliriz! Öyle ise, yine her alanda her zaman yine gücümüzü var olduğunu, omuz omuza el ele birlikten kuvvet doğacağını, ülkemizin her alanda ilerleyeceğini, gelecek nesillere en büyük görevimiz; onlara bu miras bırakmamız, örnek olmamız gerektiğin bilmeliyiz. Onları geleceğe umutla bakmalarını sağlamamızın asıl, en büyük görev ve ibadet olduğunu bilmemiz gerekiyor.  Hep birlikte güzel yarınlar aydın bir Türkiye, aydın nesiller Türk annelerinin eseri olacaktır... Saygılarımla… Zeynep BATIMOR

Bu Yazıyı Yazdır