• Yazı Boyutu:
  • A+
  • A-

*ASSUBAYLAR ÖLÜM ORUCUNDA*

4th, 2014
              *ASSUBAYLAR ÖLÜM ORUCUNDA*
Assubay olmak; Her türlü şartlarda gece- gündüz demeden, ailesinden, yuvasında uzak olan, denizlerde- dağlarda vatanın bütünlüğünü, namusunu, şerefini korumak için, kahramanca yılmadan yüksünmeden yıllarca nöbet tutan değerli komutanlardır.
           Görevlerini genç nesillere devrettikten sonra, onların geçim sıkıntısı derdine düşmüş olmaları, kıdem tazminatları özlük haklarını istemeleri hakları istemeleri gayet doğaldır. Biraz olsun refah içinde, çocuklarını okumak, geleceğin yetişkinleri yetiştirmek için, çabaları her geçen sıkıntıların dağ büyüdüğü ve maaşlarının daha ayın ortası olmada su gibi akıp gittiği  ortadadır.

Mesleği gereği emeklilik dışında, iş bulma imkanı olan ve üç kuruşa çalışan ev geçindiren, assubaylarımızın sayısı var olsa da; iş bulamayıp dar boğaza düşen, borç batağının pençesinde çıkar yol bulamayan intihar  eden, assubaylarımızın her geçen gün çoğalmaktadır..  Ne yaptılarsa seslerini duyuramayan bu değerli assubaylarımız,  çareyi ölüm orucu eyleminde bulmaktadır.

Peki soruyorum?  Komşu ülkemizde bile en şartlarda maaşlarını alan assubayların, bizden daha iyi yaşıyorlar!  Bizim  onlardan ne eksiğimiz var?  Bizim assubaylarımız bunları hak etmiyorlar! Ordunun bel kemiği olup dağ- taş azgın denizler-okyanuslar demeden,  hangi olumsuz hava şartlarında olursa olsun, hiç yılmadan yıllarca nöbet tutan bu değerli assubayların, bulunduğu durumu yaşadığı sıkıntıları ancak emekli olduktan sonra neler yaşayanlar çok daha iyi bilir.

Bu gün en yakınlarımız olan akrabalarımda bizimle alay eder oldular.  Onur kırıcı sözlerine maruz kalıyoruz!  Devletin fedaisi olarak görüyorlar. Eğer devletin fedaisi ise, o zaman devlet fedailerini daha iyi şartlarda, imkanlar da maaşlarını hakkı ile verecek ki bu değerlerimizi hak arayışı içine girmeyecektir. Assubaylarımızın değeri bu kadar mı olacaktı?  Haklarını eylemler yaparak, ölüm en son çare olarak ölüm orucuna başvurarak seslerini duyuracaklardı.  Vatanın onurla, şerefle, gururla bunca yıl nöbetini tutan, Assubaylar bunu mu hak ediyorlar?

                           * BENİM BABAM ASKER, SEN KİMSİN?*

           Zaman nasıl da geçiyordu. Esracık büyümüş,artık üç yaşına gelmişti.Erdem’in sürekli uzun seyirlerinden dolayı babasını resimlerden anca görüyor,tanıyordu.Zil çalmış,Esra kapıya koşmuştu.Kapıyı açmış,öylece bekliyordu.“Kızım kim o gelen?”dedim.Kapıda gelene bir şeyler söylüyordu.”Anne bir amca geldi.”dedi.Şaşırdım,çok korktum.”Allah korusun Erdem’den kötü bir haber mi getirdiler ya da kapımıza bir yabancı mı geldi?”diye düşündüm,çocuğumu alıp kaçırabilirdi.Elim ayağım birbirine karıştı.Telaşla koştum kapıya,bir de ne göreyim?Bahriyelim karşımızda.Aslında biliyordum geleceğini;ama bu gelişi biraz sürpriz olmuştu.Bir anda karşımda görünce gözlerime inanamadım,heyecandan öylece bakakaldım.
Yavrum babasına:“Sen kimsin?Neden buraya geldin;ama  benim babam gelecek.Sen git, babam gelirse görürsün.”gibi laflar ediyordu.Babası karşında ona bakıyordu,onu dinliyordu,bir yandan gözleri dolmuştu.“ Kızım,ben senin babanım.Canım kızım gelsin kucağıma.”diyordu.Kızımız ben gelmeden onun kucağına gitmiyordu sonra bana döndü. “Anne bu amca benim babam mı?Babam hani gemide uzaklara gitmişti?Resimdeki babam mı?Artık gitmeyecek değil mi?”dedi.
“Evet güzel kızım.Baban bize sürpriz yapmış,bizi özlemiş,erken gelmiş.Şimdi koş babana sarıl,bak seni çok özlemiş.”dedim.
Yavrum bir bana bir de babasına bakıyordu.Sonra öyle bir sarıldı ki:“Babacığım seni çok seviyorum,çok özledim.Annem de seviyor,o da seni çok özledi.Artık gitmeyecek,bizi bırakmayacaksın değil mi?Babacığım bak annemi hiç üzmedim.”diyordu.
Erdem’im bir taraftan kızımıza bir taraftan bana sarılmıştı.Her zamanki gibi alnımdan öpmüştü,yavrum çok şaşırmıştı.“Oh be artık babam geldi,çok şükür babammış.”diyerek bir bana bir de bahriyelime bakıyordu.“Anneciğim şimdi babam geldi mi? Gemide değil mi?Artık hep bizimle mi kalacak?Anneciğim babam gitmesin,bırakmasın bizi.”diyordu.Sonra babasına döndü.“Babacığım biliyor musun?Biz seni çok seviyoruz, annem sen yokken resimlerine bakarak ağlıyor.Beni görünce hemen gözünün yaşını siliyor.Biliyorum seni annem de çok özlüyor;ama bana belli etmiyor üzülürüm diye.” diyordu.
Bu yaşta bu kadar küçük bir çocuktan çıkan sözler içimi acıttı.Yavrum meğerse hasretle yanarmış.Küçücük yüreğinde kocaman baba özlemi birikmiş.Aslında çocuklar anlamaz dememeli onlar o kadar iyi anlıyorlar ki…
“DÜŞLERİMDEKİ BEYAZ ÜNİFORMA” kitabımdan…
 Görsel basında hemen hemen her şey güllük gülistanlık gibi ya da devlet büyüklerinin birbirlerine sataşma haberlerin, yer veren medya, ancak yalan- taraflı haberler peşine koşun, Türkiye’nin bel kemiği Assubayların sorunlarına kulak tıkıyorlar?  Bunca yıl eşlerimiz karada denizde hava da nöbet tutarken bizle evlerimizde çocuklarımızla birlikte nöbet tuttuk Hakkımız haram olsun ve yazıklar olsun! Bunu bize reva görenlere! 
Saygılarımla… Zeynep BATIMOR

 

 


Yorum Yaz

*
*
Yorumunuz: *